Hürriyet – 21 Nisan 2005

H21-Nisan-2005-BKonut ve kentleşme konusundaki uğraşlarımı bilenler, sürekli fikrimi sorar, ben de onları bilgilerim dahilinde yönlendirerek ev sahibi olmalarına yardımcı olurum, bu yıllardan beri böyledir.

1978 yılında bu alanda çalışmaya başladığımda, ortalama bir işçi ailede tek çalışan olmasına rağmen; evini geçindiriyor, kirasını ödüyor, birden çok çocuğuna bakıyor ve sahip olmakta olduğu evinin aylık taksitini ödeyebiliyordu. Yüzbinlerce ailenin ev sahibi olmasını yakından bilen bir kişi olarak bu manzaraya çok tanık oldum. Ancak bu manzara, yaşanan ekonomik krizler, enflasyonun olumsuz etkileri, reel olarak düşen ücretler nedeniyle çalışanın aleyhine hızla değişti. Zaman içinde çalışan kesim önce ev alma ümidini yitirdi, sonra da evini tek başına geçindiremez hale geldi. Oysa ne çok tanıdığım işçi, büro çalışanı, şoför, gazeteci dostumun kolaylıkla ev sahibi olduğunu görmüştüm. Aradan geçen zaman ve çalışanın aleyhine değişen koşullar nedeniyle çalışanlar neredeyse evinin kirasını zor ödeyebilir hale geldi. Ev almak isteyen kesim giderek farklılaştı ancak daha üst gelir gruplarının düşünebileceği bir olgu haline geldi. Bu arada alt gelir gruplarına konut üreten, başta kooperatifler olmak üzere, değişime birazda zorunlu olarak ayak uydurarak, üst gelir gruplarına yöneldiler ve daha alt gelir grubunu unuttular.

Fikrimi alarak ev sahibi olmak isteyen dostlarım da bu anlattıklarıma paralel değişti. İlk zamanlarda genellikle az gelirli kişiler ev alma isteklerini ifade ederken, sonraları daha üst gelir gruplarından olan kişilere doğru değişiklik gösterdi. Uzunca bir aradan sonra, birkaç aydan bu yana az gelirli kesimlerden ev alma taleplerinin başladığını sevinerek görüyorum. Peki bu gelir grubunda olanlar nasıl bir eve, hangi şartlarla sahip olmak istiyorlar? Bu gelir grubunda olanlara yönelik yeterince çalışma var mı ?

Bu soruların tek cevabı var. Yok. Kooperatifler geçtiğimiz on yılda yeni bir proje geliştirmediler. Konut yapımcılarından özellikle yap sat türü konut yapan kesim neredeyse piyasadan çekildi. Üst gelir gruplarına konut yapan, konut yapımcıları da bu kesimin farkına varamadılar. Oysa bu kesim konut almak istiyor. Kooperatifler, kooperatif birlikleri, belediyeler, yatırımcı büyük firmalar bu potansiyeli göz ardı etmemeli ve bu kesimin ihtiyacına yönelik proje geliştirmeliler. Mimarlar gelişen ve değişen yaşam koşullarına uygun, yaşanabilir, nitelikli, kullanışlı evler üzerine çalışmalar yapmalı, mobilya üreticileri bu evlere uygun mobilyalar üretmeliler.

Bunların hepsinden önemlisi, bankalar bu talebi görerek tercihlerini buna göre belirlemeliler. Geçen emlak ekimizde bankalar, krediler içindeki ev kredisi payının çok düşük olduğunu belirtiyorlardı. Ev kredisinin oranının düşük olmasının nedeni, bence bankaların kendi yaklaşımlarından kaynaklanıyor. Bu kesimi iyi araştırırlarsa ve bu kesimin borcuna çok sadık bir kredi kullanıcısı olduğunun farkına varırlarsa daha verimli sonuçlar elde ederler. Halkbank’ın bu konuda son derece yetkin bir kadroyu bünyesine katarak yeni bir çalışma yaptığını biliyorum. Halkbank’ı bu nedenle kutlamak istiyorum. Yine geçen sayımızda dikkatlerden kaçmamalı Eston’un İzmit Derince de, orta gelir grubuna yönelik yapımına başladığı projesi için bu firmayı da kutlamak istiyorum. Zira onlar da bir ilki başarıyorlar. Darısı diğer bankalar ve firmaların başına diyelim. Geride kalan son elli yıl içinde kentleşme, yerleşme ve konut konularında çok hatalar yaptık. Özellikle üretim kesimi birbirimizi iyi dinlersek, deneyimlerden de yararlanmasını bilirsek, daha güzel, her kesimin ulaşabileceği sağlıklı sonuçlar elde ederiz, diye düşünüyorum.